Günlükten çıkan tarihi belgeler… ‘Cumhuriyetin temsilcileri’
Suna Arslan’ın babası Necati Arslan Gönen Köy Enstitüsü’nden 1951 yılında mezun oldu. Enstitü yıllarına dair pek paylaşım yapmayan Necati öğretmenin kızı, ileride o yılları bizzat araştıracak, mezunları ile tek tek görüşecek ve bir kitap haline getirecekti…
1940 lı yılların başında Anadolu topraklarında ilköğretim çağ nüfusunun yüzde 78’i okuma-yazma bilmiyor, bu oran köylerde yüzde 90’a varıyordu. Köylerde yaşayan insanların sağlık, tarım ve el sanatlarıyla ilgili konularda aydınlanıp beceri kazanmasına, sosyal ve kültürel bakımdan yetişmesine de büyük bir ihtiyaç vardı.
Yani bilginin yanı sıra beceri de gerekliydi…
Okul; salt müfredata odaklanıp sadece bilgi aktarılan yer olmak yerine yaparak ve yaşayarak eğitim vermeliydi. Kısacası öğrencilerini hayata hazırlamalıydı.
114

Böylece, 17 Nisan 1940 tarihli ve 3802 sayılı yasa ile “Köy Enstitüsü” adıyla yeni bir kurum açıldı.
214

Enstitülerde köylerde çalışmayı seve seve kabul edecek, yapıcı, yaratıcı, üretici, el işlerinde becerikli, tarım işlerine yatkın ve ayrıca azimli, özverili ve idealist öğretmenler yetiştirilecekti.
314

Suna Arslan’ın babası Necati Arslan Gönen Köy Enstitüsü’nden 1951 yılında mezun oldu. Enstitü yıllarına dair pek paylaşım yapmayan Necati öğretmenin kızı, ileride o yılları bizzat araştıracak, mezunları ile tek tek görüşecek ve bir kitap haline getirecekti…
Doç. Dr. Suna Arslan’ın Uyum Yayınları’ndan çıkan kitabı ‘Gerçekleşen Ütopya: Köy Enstitüleri’ böyle doğdu… Ricamızı kırmadı ve kitabını Odatv okurları için anlattı…
414

-Bu kitabı yazmaya nasıl karar verdiniz…
Ben bu kitabı yazma fikri kitapta anlattığım gibi babamın bizimle paylaşmadığı bir o soru işareti hâlâ kafamda. Çünkü babamın arkadaşlarının eşleriyle konuştum ben bu kitabı hazırlarken. Mesela Mehmet Gök’ün eşi… Onlar da mesela Isparta’da yaşamışlar ama hiç Gönen Köy Enstitüsü’ne gidelim dememişler… Orada bir bir bariyer var. Bu beni çok etkiledi…
Ve bu kitabı yazmaya ilk kız öğrencilerine ulaşacağım diye başladım. Çünkü onların üzerinde caydırıcı bir politika uygulanmış:. Bıksınlar diye, aileler izin vermesin diye. Üç enstitü dolaştırmışlar. Bu benim için hem bir eğitim hem kadın sorunu olarak aklımdaydı… Sonra görüştüğüm kadın öğretmenlerin eşlerine “Bizimle niye konuşmuyorsunuz? Pozitif ayrımcılık mı var” deyince ya onlar ya da onların kartopu yöntemiyle ulaştırdığı erkek arkadaşları da dahil oldular.
514

-Sizi en çok etkileyen hikayeler hangileri oldu
Hepsi… Tüm mezunlar… Ama aklıma ilk gelenleri anlatabilirim…
Fatma Ersan beni çok etkiledi mesela… Çünkü Barbaros köyünden çıkmış ilk öğrenci… Yüksek okulu yine enstitüde, Hasanoğlan’da okumuş. Devam etmiş kariyerine, güçlü bir kadın… (Fotoğraf: Fatma Ersan)
614

Ve ben onunla 9 Eylül günü buluştum, doğum günüydü. 101 yaşındaydı. Çok zor konuşuyordu ama iki kez kutladık doğum gününü.. Hepsine çok mutlu katıldı. Ben ‘Acaba yoruyor muyum, üzüyor muyum’ diye hayıflanırken bilakis o bana “Rahat mısınız, su içer misiniz” gibi sorularla destek oldu. (Fatma Ersan’ın doğum günü)
714

Hatice Neriman Oğuzer var mesela, Fatma Ersan’dan sonra ilk olarak aklıma yer eden… Aslında oradaki 9-10 tane kadın öğretmenin hepsi çok etkiledi çünkü hepsi kız öğrenciler… Bir de kadınlarla söyleşi yapmanın şöyle bir ayrıcalığı var: Duygusal ayrıntıları çok güzel paylaşıyorlar… İnanın hiçbir sözü düzeltme veya çıkarma gereği duymadım. Bellekleri enteresan. O yılları aktarmaları, yaşantıları tam bir kadın dili kullanmaları beni etkiledi. (Fotoğraf: Hatice Neriman Oğuzer – oturanlar sol baş)
814

Kamuran Koçak’ın kocası Ali Koçak’a aşkını unutmak mümkün değil. Her paragrafta andı kocasını: ‘Ali Koçak olacaktı’ ‘Şimdi burada o seninle konuşacaktı. O anlatırdı’. Böyle bir güçlü bir bağ var aralarında. (Fotoğraf: Kamuran Koçak)
914

Menekşe Koşar beni çok sık aradı. Kitabın en yakın takipçisi oldu. (Fotoğraf: Menekşe Koşar)
1014

İsmihan Şirin’in de şöyle bir özelliği var: Çok kitap yazmış. Hiç durmamış. Ben onu evinde ziyaret ettim, kocaman bir masası var, bilgisayar kullanmayı öğrenmiş, interneti öğrenmiş ve ve yaşı 90’ın üstünde. 5 tane şiir kitabı, bir o kadar düz yazı kitabı, bir sürü şey yazmış. Bu beni çok etkiledi. Ve kitap yayınlandığında İzmir’e evine gittim, ancak içeri giremeyeceğimi söyledim, daha kitap dağıtacağım yerler vardı… Bana “Bir dakika bekle” dedi, gitti. Görüşmemizde öğrenmiş, not etmiş, en sevdiğim meyve elma. İçeriden bir elma getirdi “Yiye ye devam et” dedi. Hakikaten çok farklı bir kuşak… Eğitimin mi etkisi, kişilik özellikleri mi buluşmuş bir şeylerle bilmiyorum… Cumhuriyetin temsilcisi olarak kendilerini çok iyi tamamlamışlar… Sırf okul olayı değil bu. (Fotoğraf: İsmihan Şirin-sağda- Ev İdaresi öğretmeni Hikmet Uraz’la)
1114

-Bunun sebebi ne olabilir..
Ben eğitim psikoloğuyum, bu başka bir boyut ve o psikoloji bölümüyle ilgilenen bir arkadaşımla paylaşacağım, yorumlar alacağım bu konuda. (Fotoğraf: Bayram Oğul)
1214

-Yani siz de üzerinde çalışıyorsunuz hala… Çünkü gerçekten ilgi çekici bir konu. Bu kadar ketum davranmalarının sebebi ne olabilir…
Evet, daha dün konuştum Mehmet Gök’ün eşi Müzeyyen Hanım’la.. O da şaşırdı ‘Sunacığım haklısın’ dedi. “Mehmet bize hiç Gönen Köy Enstitüsü’nü anlatmadı. Isparta’da yaşadık. Ben Ispartalıyım, orada tanıştık. Ama yok, Gören Köy Enstitüsü evin içinde konuşulmuyor. Engellemiyor ama kendisi bu kapıyı açmıyor.” dedi. Aynı benim babam gibi…
Ben babamın günlüklerini okumasaydım biz birçok duygusunu bilmeyecektim. Allah’tan babam günlük tutmuş…
1314

Gözde Sula