TUREB tarafından ‘kürsü heyecanı’ diye tanımlanarak örtbas edilmeye çalışılırken, rehberler ise bunun ‘yenilir yutulur cinsten suçlama’ olmadığını belirterek TUREB yönetimine karşı tavır aldılar
İSTANBUL- TÜRSAB Genel Kurulu’nda adaylardan Davut Günaydın’ın seçim konuşmasında rehberler hakkında “çok ücret alıyorlar, acenteleri zor durumda bırakıyorlar. Rehberlik Yasası’nı yeniden tasarlayacağız” şeklindeki sözleri ortalığı karıştırdı.TÜRSAB Genel Kurulu bitti, ama yankıları sürüyor. Rehberlik camiasını ikiye bölen sözler TUREB tarafından ‘kürsü heyecanı’ diye tanımlanarak örtbas edilmeye çalışılırken, rehberler ise bunun ‘yenilir yutulur cinsten suçlama’ olmadığını belirterek TUREB yönetimine karşı tavır aldılar
. Bu arada Davut Günaydın’ın aynı zamanda rehber olduğu söyleyenler Disiplin’e sevkedilmesi gerektiğini ileri sürdüler. Bu arada eski başkan Zeki Apalı’nın yeni yöjnetimi suçlmayan açıklaemaları ortalığı daha fazla ateşledi ve eleştiri okları yağmaya başladı.
TUREB’İN AÇIKLAMASI
TUREB YÖNETİMİ ELEŞTİRİLİYOR
TUREB eski başkan Zeki Apalı, bir internet sitesinde yazdığı yazıdaki sözleri ise tepkileri artırdı. Hüseyin Özgür Özaltın: “Rehberler sosyal paylaşım platformlarında TUREB yönetim Kurulu’nu eleştirerek Zeki Apalı için “Kendisini seçtiğimiz ilk yıldan itibaren baskılara boyun eğmiş eski beceriksiz başkan Zeki’ye bile eleştiri fırsatı veren Tureb Yönetim Kurulu’nu tebrik ederim” dedi.
ZEKİ APALI: ADAY KÜRSÜDE DİKKAT ÇEKMEYİ AMAÇLADI
Zeki Apalı yazısında şöyle demişti:
“Seçim yarışında gördüğüm yanlışların başında, bir TÜRSAB başkan adayının kanunla kurulmuş başka bir meslek kuruluşu mensuplarına ağır ithamlarda bulunarak, kendisini kanun yapıcı yerine koyması ve Rehberlik Meslek Yasasını yeniden tasarlayacağının sözünü vermesi gelmektedir. Her seçim döneminde ne yazık ki rehberlere sataşmayı, onları küçük görmeyi, rehberliği en hafif tabirle basite indirgemeyi marifet sayan, geçmişte de rehberlik yaptığı bilinen bu aday, sanırım ayağı yere basan bir proje ortaya koyamadığı için kürsüde dikkat çekmeyi amaçladı diye düşünüyorum.
TUREB GÖRMEZDEN GELEMEZ
TUREB’in kendi bünyesinde duyurduğu “kürsü heyecanı ile kullanılan ifadelerde yanlış anlaşılmalar olabilir” tarzı yazısı, aynı adayın kürsüden Turist Rehberleri Birliği’ne de meydan okumasını görmezden gelmemizi istemekle aynı kapıya çıkar.”
ATİLLA KILIÇ: APALI FIRSATI BULDU LAF SOKUYOR
Atilla Kılıç “Etkili liderlik cesaret ister, zamana karşı koyan liderlik ise fikirsel cesaret ister” demiş Socrates yaklaşık 2,500 yıl önce…” diye başladığı yazısında şöyle diyor:
“Görüyorum, yaşıyorum, tecrübe ediyorum ki; bizde ki yerel, genel yoneticilerde olmayani tarif etmiş büyuk düşünür, felsefeci… Şimdiki TUREB yonetimi kifayetsiz (yetersiz), korkak. Bırakın üyelerinin çıkarlarini gözetmeyi, korumayı, kimi temsil ettiğinin bile farkinda, idrakinda olmayan açıklamalar yapabilen bireylerden oluşmuş… Keza önceki Apalı, – ama firsat bu firsat – önceki, şimdikine makaleleri ile nazikçe laf sokup, aşındırmaya çalışıyor. Sahi Apalı’nın yönetimi sırasında; bana rehberler için 1 (bir!) kazanc, müsbet bir avantaj sağlandığı örneği gösterebilecek meslektaş var mı aramızda?
INSAN KALITESI VE KUMAŞı ORTADA
Rehber camiasının büyük çoğunluğunun sorunu, kendi “ego”sudur! “Şöyle iyiyim, şöyle akıllıyım, böyle dil konuşurum, böyle kültürlüyüm, dünya gezdim, insan tanıdım, vs, vs, vs”Ssonuçta verdikleri oylarla sectikleri yönetici insan kalitesi ve kumaşı ortada… Bu IRO icin de geçerli… Sahi Hakan Eğinlioğlu senden neden konu hakkında ses cıkmıyor? Sedat modelini mi benimsedin? Devam edecektim ama sıkıldım, belki sonra… Saglicakla,”
KEŞKE BAZI İLKELER OLSAYDI
Bu olay üzerine açıklama yapan Volkan Akoluk şöyle devam ediyor:
“Keşke Meslek Örgütlerimizin, üyelerinin üzerinde yeterince tartıştıktan sonra, resmi olarak ( YK kararıyla ) kabul ve ilan ettiği bazı ilkeleri olsaydı. O zaman eleştirilerimizi bu kabul edilmiş ortak ilkeler üzerinden yapabilirdik. Oysa şimdi, yürürlükteki mevzuattan öte elimizde bir şey yok. İlkelerimiz olsa, mevzuatı da tartışabilir hale gelebilirdik. Ama galiba bunlar yalnızca medeni ( civil ) toplumlarda olabiliyor.
Misal ;
1. Üyelerinin “ifade özgürlüğünü” savunan bir örgütümüz olsaydı.
2. Misal “şeffaf” yani bütün iş ve eylemlerini düzenli olarak üyelerine duyuran bir örgütümüz olsaydı !
3. Misal, “katılımcı” yani üyelerinin mesleğe değer katabilecek çalışmalarını engellemeyen hatta destekleyen bir örgütümüz olsaydı !
4. Misal, üyeler arası haksız rekabete yol açabilecek iş ve eylemlerden uzak durmak gibi bir ilkemiz olsaydı !
Keşke bir meslek örgütü olarak üzerinde uzlaşabildiğimiz bazı ilkelerimiz olsaydı
Güzel olmaz mıydı?”